23 Kasım 2008 Pazar

Zaman-Mekan-Aşk...

Eskiden yollar gözlenirdi hep ve kapı seslerinin hayaline aşinaydı kulaklar. Şimdi kelimelerde değişti aşktan yana. Kapıdan çok bir telefonu gözler olduk. "Gözlerim kapıda gözlerim yolda" cümlesinden ziyada her sabah kalktığımızda kapıdan ziyade telefona koşar olduk, telefondaydı gözlerimiz...

Hani sıcak, hisli, emek ürünü, duygu terlemesi, yürek damlacıkları olan o samimane mektuplar bir aşığın diliyle değil kuru bir ekran görüntüsünden ibaret kalıyor. Yeni cümleler yok, hep kopya ifadeler... Sevgimizi ifade etmekten bu kadar mı aciziz...

Belki kapımız günler, aylar ya da yıllar sonra vuruluyordu ne bileyim belki de açılıyordu. Belki aylar sondaydı veda mektuplarının gelişi. Belki zaman uzundu mesafe uzundu ama bu bekleyişler umuda gebe oluyordu... Zamansız doğumlarda düşük doğursakta...

Ama telefon öyle mi? Her an belki bir ayrılık yazısı, ayrılık edası, ayrılık cümlesi...Güya kavuşmak kadar kaybetmek de hızlı. Hani umuda gebe kalıyordu zaman ve belki de düşük doğuruyordu lakin şimdi zaman umuda gebe kalamıyor kısırlaştı iyice düşükte olsa bir sevda doğuramıyor...

Aşk zamanla doğuyordu ama artık zaman yoktu. Evet belki de zaman vardı ama öyle bir zamandı ki aşka kısırdı. ve en güzel aşk zamansız doğandı.

Ben aşkım,
Benim adım aşk...
Doğmak için seni bekleyemem zaman...

Bekleyemem...
Bekleyemem...


halil kartal.
29.03.2007

Hiç yorum yok: